Sanal ya da coğrafi mecra çok... Ama buraya yazasım geldi.
An gelecek, kişi halen kişiyken, bi(r) bakacak... her diğer bir kişinin artık, bir jüri olması mümkün, herkes hakkıyla eleştirmen, herkes güzel, herkes ciddi, herkes iyi...
Ancak iyi hiç bir zaman eski "iyi" olmayacak, hep daha iyi... Bu herkes için iyi, bir şey dışında. O eski iyinin artık "iyi" olmaması mümkün değil ve onun artık "eski" bir iyi olması bile hatırlanmayacak...
Diyorum ya; an gelecek, zaten herkes aydın... Fakat ışık yetmiyor.
Geriye dönüp bir bakıcaz, o uzaylı dediğimizden oluvermişiz. Asırlarca arayıp durmuşuz kendi içimizde... Eski bizin de biz olduğunu bile hatırlamadan, hatta bilmeden.
Bi bakıcaz, tivi yok. Net yok. İntertântmâne yok. Ancak zihin bâkî!..
Diyorum ya; an gelecek, zaten herkes aydın... Fakat ışık yetmiyor.
Geriye dönüp bir bakıcaz, o uzaylı dediğimizden oluvermişiz. Asırlarca arayıp durmuşuz kendi içimizde... Eski bizin de biz olduğunu bile hatırlamadan, hatta bilmeden.
Bi bakıcaz, tivi yok. Net yok. İntertântmâne yok. Ancak zihin bâkî!..
Sana bende olduğu kadarını anlatmaya çalışıyorum ama esasını aktarmamı dilersen, hepsini baştan okuman lazım. Hani diyorlar ya, "anlatılmaz, yaşanır..."... Al sana imren işte dilersen, dilersen git yaşa, bana ne? Di'[-eğil] mi?!
Ama öyle değil işte, öyle bir hayat yok. Sen varsın, ben varım, bir de etraftakiler. Neden felsefe yapayım ki aşk yazacak iken, di mi... Güldürecekken... Ya da acıtıp üzerek uyandırıp hatırlatacak iken... Peki, neden hepsinden olmasın?;*)
İşte "biz", "hepsiyiz". İster gel, ister git, ne yaparsan yap, ama yap da gel. Bir şeyler olsun, gitsin, ilerlesin yeterki, büyüsün...
Ama fazla uzaklaşma, çok uzaklaşır, ya da temelli gidersen, burası durur. Arada uğra, gel ki, atsın kalpler gene. Çark dönsün, dönüşü izle, büyülen, sonra kendi güzelliğinden de kat. Ya da boz! Ama unutma, tahtadan çiviyi söksen de izi kalıyor.
Neyse konuyu fazla bozmadan, düzülmüş yazıma devam etmek istiyorum;
Ama öyle değil işte, öyle bir hayat yok. Sen varsın, ben varım, bir de etraftakiler. Neden felsefe yapayım ki aşk yazacak iken, di mi... Güldürecekken... Ya da acıtıp üzerek uyandırıp hatırlatacak iken... Peki, neden hepsinden olmasın?;*)
İşte "biz", "hepsiyiz". İster gel, ister git, ne yaparsan yap, ama yap da gel. Bir şeyler olsun, gitsin, ilerlesin yeterki, büyüsün...
Ama fazla uzaklaşma, çok uzaklaşır, ya da temelli gidersen, burası durur. Arada uğra, gel ki, atsın kalpler gene. Çark dönsün, dönüşü izle, büyülen, sonra kendi güzelliğinden de kat. Ya da boz! Ama unutma, tahtadan çiviyi söksen de izi kalıyor.
Neyse konuyu fazla bozmadan, düzülmüş yazıma devam etmek istiyorum;
Belki benim için 2 saat, senin için 20 dakika, farkeder mi? Sakıncası var mı? Aksi de olsa sakınca yaratır mı? Mesela, benim için 20 dakika senin 2 günün olsa? Neye ne kadarını vermek istediğimize bağlı tabi. Ver, istediğine ver... Bilmiyorum kaçıncı vazifen ama, arkanı da topla... Ve. Unutma burdan da geçtin... Hem de belki taa beşinci sınıfta.
İsmi yeter! Di mi, takipçiler için. "Sen san's yön" yaratmak için... Herkes tele bir vizyon, herkese bakılabilir, yeterki kanal size açık olsun, ya da sen iste görmeyi. Yön vermek elinde, gider, gitmez, ama bi göster hele yönünü, belli olsun. Soyun biraz...
Şeffaf olalım hepimiz, ışık gibi; uzaktan görünebilen ama kendi içinde... Sadece ışık. Hızlı bişi... Çok ani. Tıpkı bir patlama gibi.
Hiç, herhangi bir puarı açmayı denerken, "Ya... Uzakta bir yerde bir gezegen patlamak zorunda kalır mı, burayı aydınlatacak ampüle güç verebilmek için?!" diye düşündün mü vaktiyle?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder