27 Ağustos 2007 Pazartesi

Lütfiye Kırda, çayda, bayırda...

Çok fazla da MSN'e kaptırmamak lazım hani...

MSN bir hastalık!

- Hayır ücretsiz iletişim aracı.

- Hayır bir tüketim araç haline dönüştürülemez.

- Ne amaç ile düşündüğünüze bağlı, Sen yor ben döverim gibi yaparsanız olmaz! Olamaz, imkansız! Mümkün değil yani.

- Bir kere, iki kere... Daha kaç kere aynı hatayı yapacaksınız?

- İnsanoğulları size yakışmıyor beyefendi!

- Lütfen, tonunuzu bir silaha dönüştürmeyin, ben sadece şarkınızı dinlemek istiyorum. Yani buyurmak isterseniz elbette... ?

- Beyefendi donunuzun içinden konuşuyorsunuz haberiniz yok! Yukarıda don var, ayaz tutmuş siz, hala domuzların peşindesiniz. İstirham ederim beni yormayın artık.

Hayır, penceresi beyaz olsa n'olacak, olmasa ne!? Ha yani, şunu bilelim ki öyle konuşalım; bu adamlar bunu yaptı mı? Yapmış! Hayır efendim işte, birebir görüyoruz, yaptı... yaptı-lar. LAR! Ları vurguluyorum efendim, hiç bilginiz var mı artık kaç kişi oldular?!

Karabulutları kastediyorum efendim! Mesaj geldi, artık gözümüzün içine dahi soktular fakat halen ses yok. Ne o; Lütfiye hanımlara latife götürteceklermiş, sanki Lütfiye hanımda da bir o eksikmiş gibi. Bu yavrucaklar n'apsın peki? Sen, ben, bizi, bizleri kastediyorum. Gözlerinin içine girdik halen bırak cevap vermeyi, tepki bile vermiyorlar.

- Ne yani esirgiyorlar diye bir de ona mı sinirleneceğiz, belki de karşımızda kendilerini aptal hissediyorlardır. Ne bilinebilir ki?

- Bilinemez, onu kastediyorum. Tepki olmadığı müddetçe bilinmesi mümkün değil. Bu, demek değildir ki, tek uğraşmamız gereken soru bu; her ne şekilde olursa olsun, her hangi bir tepki vermeyi, hangi çeşit sebeple olursa olsun tercih ederlerse etsinler veya, senin teorine dayanarak, maruz kalırlarsa da kalsınlar, gene de bir şeyin peşinde oldukları kesin. Bir amaç için uğraşıyorlar. Bu uğraş her ne şekilde olursa olsun.

- Peki davulları neremizle karşılayacağız?? Sonra, "Herife bak!" diyecekler. "Babasının at arabasını bile düz götüremiyor. Kamçılara elini sürse kıçlar yola girecek fakat, anlayan yok ki! Biz sermaye veriyoruz, bunlar söğüşlüyor. Sermayenin hanımefendisiyle de tanıştırıyoruz, sonra gidiyor tecavüz ediyorlar. Bunlar ne akıllanmaz adamlar ya da, çok mu akıllılarda biz anlamıyoruz ya da kabul etmiyoruz!? Bu duvara işleyen ne jiletler gördük biz, pastel boyaylamı bizi inciltmeye çalışıyorlar?!" demezler mi abi?